ABDİ KÖYÜ//KOZAKLI
ANA SAYFA
YENİİİ 2019 FOTOĞRAF
ABDİ KÖYÜ TARİHÇESİ
HERİKLİ TÜRKMENLERİ
ABDİ KÖYÜ FOTO (2-3)
ABDİ KÖYÜ FOTO (4)
KÖYDE İLKBAHAR 2011
2016 YILI FOTO
ÇEVREMİZİ TEMİZ TUTALIM:
MAHİR BAYTOK ÖĞRETMENİN ALBÜMÜ
VİDEOLAR (2016)
GALERİ
AĞITLAR(1)
FOTOĞRAFLAR ALBÜMÜ
AĞITLAR (2)
Sayaç
HALK OZANLARIMIZ
MEZARLARIMIZ(1)
MEZARLARIMIZ(2)
MEZARLARIMIZ(3)
admin mesaji
SÖZ,NİŞAN VE DÜĞÜN ALBÜMLERİ
UNUTTUKLARIMIZ
İZLE
ESKİ KÖY VE İNLER=>
FAYDALI BİLGİLER
KÖY ODALARI
YENİ HABERLER=>
VEFAT EDENLER ALBÜMÜ=>
OYUNLARIMIZ
YAZALIM
Kültür mirası
TABİAT SLAYTLAR
KADİR ARSLAN'IN ANISINA
ASLAN TERAZİ'NİN ANISINA
MAHMUT ARSLAN'IN ANISINA
YAŞAR ŞAFAK'IN ANISINA
KÜTÜPHANE
DENEME ÇALIŞMALARI
Yeni sayfanın başlığı
yeni sayfa



AĞITLAR(1)

 

  Abdi Köyünde Söylenen Ağıtlar;

          Ağıt; “Bir ölünün iyilik ve iyi yönlerini veya bir büyük hadisenin acılı tesirlerini dile getiren sözler ve nağmeler anlamına gelmekte olup, ağıtları söyleyen kişilere de ağıtçı (AĞIT YAKANDA DENİLİR.) adı verilmektedir.”
          Ağıtlar, şekil olarak Türk Halk Şiiri’nin nazım türü olarak görülmesine rağmen, belli bir şekil, kafiye ve ses uyumuna tabi değildir. Üzücü bir olay neticesinde, kişilerde meydana gelen duyguların üzüntü ile dışa vurulmasıdır. Bu dışa vurma olayı bir yas içinde, ağlayarak ve yüksek sesle haykırarak anlatılmak istenmektedir.Anadolu Folkloru içinde yer alan ağıtlar, üzücü olaylar karşısında söylenen; acıklı, içli, hüzünlü ve kederli sözler olarak kendisini göstermektedir. Abdi köyünde söylenen ağıtların belli bir söyleyiş biçimi yoktur. Yine de bu ağıtlar, kalıplaşmış şu sözlerle başlar ve ağlayarak sürüp gider:
“-Aslañ oğlum, bizi bıraktın da nirelere gettin?”
“-Sende yağlı kurşunlar önünde gidesin....”
“-Ay guzularım, ay yavrularım. Ben şimdi napayım? Nirelere gideyim?”
“-Yandı Allahım ciğerim yandı..”
“-Ey Allahım biz n’aparız şindi..şimdi?”
“-Gencecik yaşında, yalınız başına napacan gara (kara)toprakda, ay benim kuzum”
“-Herkeslere iyilik yaptıñ da, erkenden bırakıp gettiñ ay guzum”
“-Yañdım Allahım, evim ocağım mahvoldu. Beñ napayım?”
Ağıt, insanımızı yukarıdaki ve bunlara benzer seslenişlerle, ağıtlarla söyletmektedir. Yaptığım araştırmalara göre Abdi Köyünde ağıtları genellikle kadınlar söylemektedir. Aslında erkeklerde ağıtlar söylemiştir. Fakat toplumun erkeğin ağıt söylemesini hoş karşılamaması nedeniyle, pek gün yüzüne çıkmadıkları görülmektedir.Dilerim bundan böyle yüreği yanık erkeklerimizin söyledikleri ağıtları buralarda görürüz.
          Bir başka ağıt şekli ise, gelin giden kız evladın arkasından meziyetlerini sayıp dökerek toplu halde ağlaşmadır. Ölümün ayrılık olması gibi, evlenmek de kız evlat için baba ve ana yuvasından ayrılma olarak değerlendirilir. Bir anne ve baba için kız evlatlarının evlenerek evlerinden bir anda uçup gitmesi onlar için bir üzüntü kaynağıdır. Bu türde söylenen ağıtlardan kalıplaşmış olanlar genellikle aşağıda yazıldığı şekilde başlar ve ağlayarak sürüp gider:
“-Ay gızım,(kızım) bizi bırakıp nirelere gidiyoñ?”
“- Besledim, böyüttüm de eller aldı seni ay gızım”
“-Gocanla mutlu ol, bahtın açık olsun ay ciğer parem”
          “Abdi Köyünde Söylenen Ağıtlar” konulu bu bölümdeki derleme çalışmam;  sohbet ve çeşitli hadiseler esnasında söylenen ağıtların yazıya geçirilmesi suretiyle yapılmış, kaynak kişiler de ağıdın bitiminde hemen verilmeye çalışılmıştır.
Abdi köyünde söylenen ve derlemesi yapılabilen ağıtlarla ilgili örnekler “ABDİ KÖYÜ AĞZI  VE KISMEN DE DÜZELTİLEREK”  aşağıda  sunulmuştur: Ali Terazi

AA        GEÇMİŞLERİMİZLE BİRLİKTE OLMAK:      AA



      AĞITLAR;

 

     Aşağıdaki ağıt Çanakkale savaşına giden bir daha geri dönmeyen ve künyesi dahi gelmeyen, evlerinde herk (nadas, çift sürme)  yapacak kimsesi kalmayan anamın ebesi olan Ömer (OMAR ÇAVUŞ) eşi ÜMMÜGÜLSÜM oğlu MEHMET  (DADA MEMMET)  için söylemiştir.

DERLEYEN; Ayşe (BAHAR) TERAZİ’DEN Ali TERAZİ

Harp olur Kum kale’nin özünde,

Çift sürer gelini kızı halakanın düzünde,

Bırak devlet baba askeri bırak,

Çiftci eyledin gelini kızı.

 

Bir oturmada yedi dürüm yiyen,

Hem yiğidim hem de aslanım olan,

Hem dağlar ile hem de kuşlar ile,

Çağırayım seni dada memmedim.

 

 .

 

     Aşağıdaki Ağıt Halit,Galip ve Emin YILMAZ ile Dürdane YILMAZ(ÇETİN)'in babaanneleri Senem YILMAZ tarafından oğlu Hacı Hüseyin YILMAZ'ın 1963 yılında genç yaşta ölümü üzerine söylenmiştir.Bu ağıdı derlemek için çok çaba sarfedilmiş,maalesef kimse tamamını bilememiştir.Dürüye TURAK(GÜCER)'den Ali TERAZİ'nin çok israrı üzerine  Emin ARSLAN tarafından  derlenmiştir.03.10.2009


     Bu bölümdeki ağıtlar yeniden Muarrem ŞAHİN eşi Hava ŞAHİN'den Ali TERAZİ  tarafından derlenmiştir.

Kaldırmışlar şu motorun yasını
Etmez kızlar yalan dünya süsünü
Küskün gelir dargın gider
Acep Kadir görür mü ola işini.
 
Berberi getirdim ettirdim tıraş
Tıraşı edince oğlum pek keleş
Hava oğluma da okuntu salmış
Benim oğlum hasta edemez güreş.
 
Oğlumun sebebi şu soyka zavar
Zavarın üstüne koyurun davar
Sana diyom sana Saniye gelin
Oğlumun yerine ben ölsem ne var.
  
Hasta, hasta esvabını giyenim
Ölü yom anam sarıl diyenim
Kurbanlar oluyum sarı civanım
Yerine ölsün çifte bacın.
  
Felek go iken yoldu bostanı
Almanya’ya doğru gitti destanı
On sekiz doktor da umutsuz demiş
Niye getirmedin ezgin hastanı.
 
Ulaş oğlum hayıma ulaş
Yanıyor içerim duyuyor telaş
Okuntu salmışsın Hava bibisi
Oğlum pek hasta yapamaz güreş.
     
Büyür Dürdane’m de boyatır ipi
Dolapta duruyor oğlumun hapı
Benim oğlum enginler de yatamaz
Yaptırın konağı kurdurun kapı.
 

 

 

          Aşağıdaki ağıt Eşinin ölümü üzerine Saniye YILMAZ tarafından söylenmiştir.Bu ağıtı Muharrem eşi Hava ŞAHİN'den Ali TERAZİ derlemiştir.

 

   Haşeridir gönülleri haşeri    
   Yaz gelince elmalığı yeşerir

    Elin odasına misafir olmuş
   
Ağ konağı halı ile döşeli.
 
Yağmur yağar kapı pece göllenir
Emin oğlum baba diye dillenir
Yeni mi duydun da Nuran gelin?
Benim yarim aşirette ünlenir.
 
Galibin elinde kınalı kalem
Almanya’da olsa gelirdi selam
Dağ gibi devrilmiş patron eşim
Buna hayla tahammül etsin anası.
 
Benim yârim çok çıkardı tepeye
Bu yıl yârimin de yolu sapaya
Tez gel nazlı yarım kurban oluyum
Çok küçüğüm dayanamam cefaya.

Kara kazağı çok görü yom kendime
Su tutulmaz değirmenin bendine
Sana diyom sana Hüseyin çavuş
Konağın burucundan bir daha savuş.
 
Ahmet yeğenim beni yeden mi?
Çağırınca işlerime giden mi?
Halit küçük akliciği yetmiyo
Otobüsün hesabını eden mi?

Bayram gelsin Dürdane mi süslerim
Dulluğun yolunu bana gösterin
Boynu kravatlı eli fileli
Karı senden ben yarimi isterim. 

 

      Yanılmıyorsam yıl 1973 Almanya'dan köyümüze izne geldiğinde Kayseri'de eski terminal kavşağında bir trafik kazasında (Abdi Köyü halkı Katibin oğlu derdi.) Mehmet GÜCER vefat etmişti.Mehmet amca yanılmıyorsam 53 yaşındaydı.Trafik kazasında vefat etmesi üzerine hanımı Ayşe Hala(bibi) eşinin vefatı üzerine aşağıdaki ağıdı söylemiştir.Ağıdın birazı eksiktir bilenler tarafından tamamlanırsa çok sevinirim.Aşağıdaki ağıt Emin ARSLAN tarafından Dürüye TURAK'tan derlenmiştir.

Gidi yon mu Gülazemin babası
Döşündeymiş Kâtibimin çabası
Acın yüzünü ha bi öpüyüm
Beni kınamayın Abdi obası
 
 
Dört çocuğu attı benim başıma
Düşeceğim Kâtibimin peşine
Kurbanlar olayım anamın kızı
Daha girmedim de kırk beş yaşına
 
Al ablası Gülazemi koluna
Kırkı çıksın gideceğim yanına
Uyan Kâtibim Kurban oluyum
Telgraf da gitti asker oğluna
 
Taksinin içinde kırılan yârim
Bakmıyor bana da darılan yârim
Kefenin içine sarılan yarım
..............................................................?
  
     Aşağıdaki Bozlak Emin Kanın oğlu Hacı Hüseyin YILMAZ'ın vefaatı üzerin Eniştesi olan Ziya YILDIRIM tarafından söylenmiştir.
Derleyen:Senem YILMAZ

Topaklıya varınca taksiyi durdurmuş
Yönünü Abdi ye doğru dön demiş
Buna tahammül edilir mi komşular
Halit’im galibim kalıyor demiş.


Taksi dolandı da Elma dağını
Kopardın da ciğerimin bağını
Nasıl kıydın yüreksiz felek

Hüseynimin daha ölüm çağımı

     Nazife ve Cıvan YILDIRIM çiftinin, 14.11.1977 tarihinde dünyaya gelen,zeki ve çalışkan olan oğlu doktor Oğuzhan YILDIRIM'ın hiç beklenmedik bir anda sobadan sızan gazdan zehirlenerek 09.02.2006 tarihinde vefatı üzerine babası tarafından söylenen ağıttır.

 

CİVAN YILDIRIM’ dan

Oğlu OĞUZ YILDIRIM’a……

 

Altı sene eyledi İzmir'in eli
Kırıldı doğrulmaz babayın beli
Acımadan nasıl kıydın yaradan
Çiçeği burnunda doktor ölür mü?
Oğuz'um giderse geri gelir mi ? 

Altı senede  izmir’i  bekledi
Tanrım bana ağır acı yükledi

Emrine karışılmaz yaradan
Doktor daha dünyasına doymadı
Merakı vardı uzman olmadı
 
Niğde'nin valisini gösterin
Kaymakamından doktorumu isterim
Size emanetti Niğde obası
Nerdeyse Oğuz'umu gösterin

Cahil doktorumu sizden isterim
Oğuz koymuşlar hastanenin adını
Yasa boğmuş Niğde'nin de halkını
Anan baban önünde dururken
Ölüm daha Oğuz'umun hakkımı


Oğuz'um onurlu dönmez sözünden

Sevgilisi kan ağlıyor gözünden
Soranlardan ihtiyat ediyom
Doktor ölür mü  sobanın isinden

Doktor oldun havasımı almadım
Umulmadık bir afata uğradım
Dinleme aletini kime takayım
Giy gömleğini boynuna bakayım

Gada gurbanla geri dönersen
İhtiyarları yollara dökeyim
Sen dön oğlum ben yoluna öleyim


Doktor oldun onurlandırdın beni

Ceryana verdinde kavurdun beni
Kalem kaşlarıda kara gözleri
Bayramda kavuştum şirin sözleri

Gidip ege üniversitesini gezecem
Vardır orda doktorumun izleri
Oğuz'umun şirin şirin sözleri
Ağır oldu yaradanın zulümü

Felek kırdı kanadımı kolumu

Acımadan nasıl kıydın yaradan
Yirmibeş yaşında doktor ölürmü
Oğuz'um giderse geri gelir mi


Arıyorum da bulamıyorum ben seni

Niye mecnuna dönderdin beni
Unutulmaz bu doktorun acısı
Üzülmüştü duyanların hepisi

Nasihat vermeye vardım yanına
Gömleğini kokluyor annesi
Yıkılmıştı Nazife’nin dünyası

Hasta olup baş ucunda durmadım
Oğlum Nuh’un tufanına uğradım
Eben deden hazır idi gadan
Türlü türlü dert eyledin babana

Sen veda eyledin yalan dünyaya
Acımadın anan ile babana
Doktor oldun onurlandırdın sen beni
Genç yaşında kaybedemem ben seni

Sam vurmuş, depele vurmuş bacası

Duyunca şoka uğradı babası
Doktorunu kaybettik deyince
Aklını oynatmış hatun anası
Yıkılmıştı Nazife’nin dünyası


Ateş attın ciğerimin bağrına

Mekan tutmuş Hacıların dağına
Kaybettim varlığımı
Vermem oğlum sağlığını

Cenneti verseler alma Oğuz'um
O dünyanın varlığını
Ateş attın ciğerimin özüne
Mezar ettin Hacıların düzüne

Ziya YILDIRIM’ın eşi Zeynep YILDIRIM'ın vefatı üzerine söylediği ağıt; 

Nerde bulmuş bunu derdin hepsi
Kitlendi de büyük evin kapısı
Kimi okula gitti kimi evine
Ben de kaldı meşakkatin hepsi

 
Kapıdan girerdi evin dolusu
Şimdiden sonra gayri derdin koyusu
Adaletsiz götürdün yaradan
Ona muhtaç idi çifte kuzusu

Arıyorum da bulamıyorum ben seni
Niye mecnuna dön derdin sen beni

 

Niye gittin dönülmedik yollara
Kardeşi Hüseyin almış koluna
Hani benden büyüksün diyordun
Niye benden evvel düştün yollara
 

Niye düştün dönülmedik yollara
Tamam, beni muhtaç ettin ellere
Sen garipsin dura massın orada
İstek yap da ben yarıyım yanına
  

Ateş attın Bilgehan’ın özüne
Mezar ettim Hacıların düzüne
 

Bilemedim baharımı yazımı
Kayıp ettim hacıağanın kızını
Oğlunun yanına giden diyorlar
Huzursuz edemem bir tek kuzumu


Kapıdan girince yerini ararım

Ömrüm bite nece sana yanarım
Kıymetini bilmemişim ben senin
Mezarına varır özür dilerim

 
Yumulmuşta kahverengi gözleri
Sararmış ta al yanaklı yüzleri
Bu muydu ideciğin muhanet
Hani gözden ırmıyodun kızları

 
Yumulmuşta ala gözleri
İçerime özeniyor sözleri
Bu muydu ideciğin muhanet
Hani gelin mi ettin kızları

 
Ölür kene açık gitti gözleri
Bana emanet ediyor kızları
Kızları nesine düşünü yon
Senden iyi yederim ben onları

Benim eşim beş gelinin doğrusu
Nerde bulmuş bunu derdin koyusu
Adaletsiz götürdün yaradan
Ona muhtaç idi Bilge kuzusu  

Kanser girmiş kemikleri kurumuş
Saçak salmış ciğerleri çürümüş
Rüyamda gördüm kızım ananı
Cennet mekânında yeri varmış 
 

Nasıl olmuşta kızlardan yozulmuş
Bilgehan’ın sana fazla üzülmüş
Ziyaret etmeye vardım kabir’e
Baş taşına künyeleri yazılmış 

Ağır darbe vurdun bana
Beni atıp gitmek yakışmaz sana
Eğer bana kırıldın gittiysen
Senden özür dilemek düşer bana 

Mezarına vardım yavşan kokuyor
Selam verdim niye sesin çıkmıyor
Benden evvel niye geldin buraya
Sensiz bu dünyada günüm geçmiyor 
 
Baharlar geliyor açılır güller
Nesine gerekte işinde eller

Ses vermiyor dünyaları kurumuş
Sarıçiçek mezarımı bürümüş
Oğlun kızın birikmişler başına,
Ne de seni sevenlerin çoğumuş

 
Ses gelmiyor bünyeleri kurumuş
Mezarını sarıçiçek bürümüş
Torunların ağlaşıyor başında
Ne de seni sevenlerin çoğumuş 

İhtiyarım yanamıyorum eşime
Kara bulutlar çöktü başıma
Oğlunun yanına giden diyorlar
Çektiği meşakkat yetmez mi ona
 

Benim eşim nazik, nazik konuşur
Günü bitmiş ölülere karışır
Hiç kimseye ihtiyacım yok benim
Gelsin desem Gül dane’m yetişir

Arıyorum da bulamıyorum ben seni
Hasta idim niye attın gittin beni.
KKKK

 

       Cici ali (Cicali) Ali Bahar’ın iki oğlu, birer yıl ara ile ölüyorlar.(Hacı Ömer ve İdris) Hacı Ömer kuyuya düşerek ölüyor. Bir yıl sonra da İdris  çiğdemden geliyor(Yıl 1944 veya 1945 İdris bu sıralarda         9 yaşında olma ihtimali var.Akçağal da bulunan tarlasına amcasının oğlu Ahmet BAHAR herge giderken İdris de onunla gider ve orada çiğdem kazar.Akşam eve dönünce aniden rahatsızlaşır ve aniden hastalanıyor ve ölüyor.Bunun üzerine (Arap Mavuş) Mavuş Bahar tarafında oğlu İdris’in ardından söylediği ağıt aşağıya derlenerek alınmıştır.İdris’in öldüğü sene babası Ali BAHAR aynı zamanda Niğde’de askerdir.(ihtiyatlık(Seferberlik) olarak askere alındığını tahmin ediyorum.) 


Söz:Mavuş BAHAR
Derleyen:Ali TERAZİ

Kuzudan gelir de tıkırdak düver
Niğde’nin askeri, bunu da duyar
Ağlama diyonuz nasıl duruyum
Çifte yavrularım  mezarda yatar.

 

Çiğdemden geldi de değneği çamur
Devletten geldi de bir büyük emir
Bıldır birisi de bıyıl birisi
Böylemi yanarlar Sultan bibisi.
 

Biri koyunda da biri kuzuda
Şimdi gelir çiftelerim oyunda
Bıldır birisi de bıyıl birisi
Böylemi yanarlar Sultan bibisi.

Elin kızının nesine gerek
Açmış kuyuyu da koyun suluyo
............................................
.................................................
 

SULTAN (YILDIRIM) KABUKÇUOĞLU’NUN YEĞENİ DOKTOR OĞUZHAN YILDIRIM’IN VEFATI ÜZERİNE SÖYLEDİĞİ AĞIT

Derleyen: Ali TERAZİ

Öbek, öbek geldi Niğde ovası
Tonbişime sebep olan sobası
Yazdığı reçeteler birinci gelmiş
Plaket aldı da dertli babası.
 
Gel tonbişim seninle sohbet edelim
Sen gittin de arttı benim kederim
Eğer fındık faremi alın diyorsan
El ele tutuşup dünür gidelim.
 
Ah aman doktorum, bu nasıl şaka
Koskoca doktoru öldürmez soba
Migrenine çare bullum diyordun
Henüz reçetemi yazmadın daha.
 
Televizyonlar söyledi gazeteler yazdı
Sen gittin doktor yaralar azdı
Hastaların sana müptela olmuş
Daha yapacağın çok işler vardı.
 
Yine güneş doğdu yine parladı
Şu fani dünyanın çarkı durmadı
Dalgındı doktorum, bu kes çok dalmış
Çağırdım da feryat ettim de duymadı.
 
Ah aman doktorum ah inci dişlim
Bir kürek kömüre oldun mu teslim
Bana anti depresyonlar çare etmiyor
Bir ışık gönder de olsun tesellim.
 
Yalan dünyayı yalan ettin doktorum
Gönlümüzü talan ettin doktorum
Yarım ciğerliydi kara Civan’ım
Kalbini de yarım ettin doktorum.
 
Ne çilelerle sizleri okuttu
Gurur duyup efkârını dağıttı
Tam rahata erdim derken kardeşim
Gözlerinden kanlı yaşlar akıttı.
 
Anneni dersen ummana daldı
Oturdu ateşe kavruldu yandı
Fırtınada kalmış gemi misali
Rabbinin ipine öyle sarıldı. 
 
Kara saçları inci de dişi
Ok kirpikleri, kalemdi kaşı
Anneannen ile babaannen sırada durur.
Daha çok genç doktorum yaşı.
 
Karlar yağmış mezarının üstüne
Özüm dövüp bakamadım dostuna
Anneyi babayı teselli eder
İkizin Gökhan’ım dönmüş şaşkına.
 
Yirmi sekiz sene bilgi ile doldurdu
İnanansım gelmiyor ki yok oldu
Yaradanım böyle yazmış yazıyı
Belli ki günahı görmeden yerini buldu.
 
Haydi, doktorum uğurlar olsun
Cennetin köşkü makamın olsun
Bu dünyada muradını almadın
Peri kızları da sevgilin olsun.

       21 Haziran Pazartesi 1954 Yılı Abdi ile Gerce köyleri halklarından yaklaşık 40 kişi Avanos ilçesine Şoförlüğünü Kertoğlanın yaptığı bir kamyonla giderken, kamyon Devebağırtan denen yerde bir trafik kazası geçirir. Kaza sonunda Gerce köyünden bir hanım ile Abdi Köyünden Mulla Mehmet(Mehmet ARSLAN) vefat eder. Kıllı(Mehmet Şahin),Memiş Arslan, Osman Terazi, Memiş Çetin ve bazıları yaralanır. Mehmet Arslan’ın vefat üzerine kızı Uku(Rukiye ŞEN) ne zaman söylendiği bilinmeyen aşağıdaki ağıtı söyler. Bu ağıt uzun uğraşlar sonunda Şefre YILDIRIM’dan Senem YILMAZ derlemiştir.
 
Ne ağlıyon bacım başım pareli
Anamdan doğalı anlım karalı
Hiç yüzüm güldü mü?
Babamın yarini emmim alalı.
 
Söylen Kert oğlana buradan geçmesin.
Örtülü yaramın üstün açmasın
Benden selam söylen Memiş emmime
Zehirli kahveyi emmim içmesin.
 
Görünüyor odasının burucu
Beşikte duruyor ağ babamın turucu
Bayram camisinden çıkar
Önden geliyor babam birinci.
 
         Trafik kazasını duyan Abdi Köyü halkı hemen Topaklıya gider, kaza sonrası haberleri öğrenmek isterler. Bir vatandaş gelip durumu sorar, orada bulunan Rahime Gürlevik aşağıdaki sözleri söyler.
 
Biri Memmed de, birisi Memiş
Birisi altın da, birisi gümüş.
Deve bağrında ölüyom demiş.

      Mahir Şen’in eşi Tevriz Şen’in 1971 yılında genç yaşta vefat etmesi üzerine Ayşe TERAZİ aşağıdaki ağıtı söylemiştir. Tevriz Şen Ayşe Terazi’nin halasının kızıdır. Tevriz Şen Mükremin ve Muharrem Şahin’in kız kardeşidir. Aynı zamanda Dilaver Şen’in annesidir. Tamamı derlenememiştir. Derleyen Ali TERAZİ
 
Allı esbabını atmış üstüne
Gelin küsmüş yar eline dostuna
Önünden gelen de kurban bayramı
Aman gelin ayrılığın aslı ne.
 
Evine gel allı gelin evine
Yarın Mahir gelin alır yerine
…………………………….?
…………………………….?
 
 
       26 Temmuz 2000 yılında Kalaba Topaklı arasındaki karayolunda kullandığı araç ile trafik kazası geçiren Ahmet Terazi’nin vefatı üzerine Annesi Ayşe Terazi tarafından söylenen ağıt. Ağıtın tamamı derlenememiştir. Bu ağıttaki birinci Ahmet ile İbrahim Ayşe Terazi’nin kardeşleridir. Derleyen Ali TERAZİ
 
 
Ahmet’i unuttum, İbrahim’e yandım.
İyi dediniz de niye inandım.
 
Ahmet’im dükkânda satıyor burma.
Tez gel kara oğlum, sen orada durma.
 
……………………………………….?

 
      26.07.2000 Yılında Ahmet Terazi’nin vefatı sonrası, Hasan TOYGAN'a  selam göndermek isteyen Nergiz TOYGAN aşağıdaki ağıtı söylemiştir.
 
Kurbanlar olurum ah sana senem
Ümit defter ister, gönülüm kalem
Ağlaya, ağlaya halım kalmadı
Nazlı yârime salım selam.


AAAAAA

 
     1951 Doğumlu olan Hasan TOYGAN 12 Ağustos 1991 Yılında vefat ediyor. Hasan TOYGAN’ın Genç yaşta ölümü sevenlerini büyük acı içersinde bırakıyor. Bunun üzerine acılı köy halkından bazıları aşağıdaki ağıtları söylemiştir. Malisef tamamı derlenememiştir. Derlemek için çok gayret sarf edilmiş ve edilmeye de devam edilmektedir. Ağıtlardan parça, parça bilenler var ise bildikleri ve öğrendikleri ağıtları gönderebilirler. Derleyen Ali TERAZİ

 
     NERGİZ  EŞİ HASAN TOYGAN İÇİN SÖYLÜYOR:
 
Hemi adını koydum, hemi soyadını
Hani kızım bu iş neye yaradı
Yirmi yıl oldu açman yaramı.
 
Sulu oğlunun başındayım
Otuz iki yaşındayım
Herkes bana ne derse desin
Ben ekmeğimin(Geçimimin) peşindeyim.
 
 
Ne kötüymüş benim kaderim
Okudur kızını hemşire ederim
Kahile çekme nazlı yarim (kurban olayım)
Beş tane kızını gelin ederim.
 
 
 
     BELKİZ ŞAHİN HASAN TOYGAN İÇİN SÖYLÜYOR:
 
Tarık Akan’a da benzerdi boyu
Kütükten silindi Hasanın soyu
Yanmamıyım ben hasana yanarım
Yerin de kalmadı bir tane oğlu.

…………………..içeri girecek
Vadesi gelenler bir gün ölecek
Sen niye ağlıyon Ülgenim
Mehmet’in uşağının hali ne olacak.
 
    HACCA BAHAR HASAN TOYGAN İÇİN SÖYLÜYOR:
 
Evinin önü de kıbleye bakar
Kütçük Gönülüm beni pek yakar
Eğer uşakları atarsan yeğenim
Mahşerde Hasan yakandan tutar.
 
 
HÜSNE TURAK KARDEŞİ HASAN TOYGAN İÇİN  SÖYLÜYOR:
 
Ağla güllüm ağla, bu sana koyar
Yarın Almanya’da Türkanı duyar
Bundan sonra derdin artar, ey bacım
Analık gelir de Münip’i kovar.
 
Yeter Ülgenim de ettiğin yeter
Dayımın ayağı çöplükte yatar
Benim canım yok mu dayımın kızı?
Babamın oğlunun ocağı batar.

     Bu Bölümdeki ağıt Benim dayım olan İbrahim BAHAR için  hanımı Hatice(Hacca)BAHAR dayımın ölümü üzerine söylemiştir.Ağıdın tamamını bilenler var ise gönderirlerse çok sevinirim.
  
 
Hihayet bu bölümü ilgilendiren ağıdın aslı Dürüye TURAK'dan Emin ARSLAN derlemiştir.

Acıyım kapımı girin içeri
Karanlıktan çıkamıyom dışarı
Kurbanlar olayım kele Dürüyem
Kendi koca gönlü haşeri.
 
Beni böyle eden Gögünun kızı
Romatizma kanseri sarmış dizi
Uşağının hiçbiri de yanmadı
Nasıl okuttuydu delim sizi.
 
Alamancılar döküm oldu karından
Yaşamadı namusundan arından
Hemi sana yandım hemi kendime
İnadımdan hiç tutmadım elinden.
 
Senin ki trafik benim ki hasta
Tahtanın üstünde kekili deste
Diyarbakır’da hapis yatanım
Oradan buraya gelmiyor posta.

 
     Aşağıdaki ağıt Almanya’ya işçi olarak giden ve orada hastalanıp ölen,o şartlarda cenazenin yurda getirilmesinin hem zor hem de çok pahalı olması nedeniyle,cenazesi Türkiye'ye getirilemeyen Yahya ŞAHİN oğlu Muzaffer ŞAHİN için eşi Belkıs (Belgiz) ŞAHİN tarafından söylenmiştir.
DERLEYEN: ALİ TERAZİ
 
Alamanya’ya (Almanya) attığım yârim,
Yedi bin liraya sattığım yarim.
Sana derim, sana hacı veli,
Yârimin yerine kadirini yatır.
 
Sakla anası da saçını sakla
Yarim tanyor almış ellibeş marka
Kurbanlar olayım ah kara anam
Yiterler kapımı sen beni yokla.

Benim yârim altı oğlanın akçesi,
Sevgiliymiş yiyeninden bahçesi. 
 
      BELGİZ ŞAHİN EŞİ HALİS ŞAHİN'İN VEFATI ÜZERİNE SÖYLÜYOR:
 
İşçi oldu şitenbili vuruldu
Bu kader bana da haktan verildi
Muzafferdeyken çıkayım dedim
Çifte kızlar önlüğümden sarıldı


      ‘’’’’’’ANAMA 2’’’’’’’’ 

 
ANAM ARTIK ODASINI KAPATTI,
EVLATLARIN HEPSİNİ YADETTİ,
PAŞANIN TARLAYIDA YURT ETTİ,
ANANIN YOKLUĞUNA BABA AĞLADI.

 

AĞABEYİM AHMET’İ DÜŞÜME BEKLEDİM,
KARIŞILMAZ ŞU FELEĞİN İŞİNE DEDİM,
YÜREĞİMDE BENİM ANAMIN SIZISI,
ANANIN YOKLUĞUNA BABA AĞLADI.

ELİNDE DİRGEN ANAMIN, HARMAN EDİYOR,
KALMAMIŞ DİZİNDE DERMAN ZOR GİDİYOR,
ALMAYIN YASTIĞIMI DİYE FERYAT EDİYOR,
ANANIN YOKLUĞUNA BABA AĞLADI.

 

GALİP OĞLANA BEN ETTİM ÇOK SİTEM,
AĞABEYİMİN YOKLUĞU BELİMİ BÜKEN,
ANAM OLSAYDI SÖYLERDİ BİR ÇİFT SİTEM,
ANANIN YOKLUĞUNA BABA AĞLADI.  

TERAZİ’YE ANAMDAN VAR İDİ SİTEM,
BAŞUCUNDA DUA EDİYOR SEVENLERİN,
SAĞ YANIMDA FERHAT, SOLUMDA EDİP,
ANANIN YOKLUĞUNA BABA AĞLADI.

ALİ TERAZİ
SUNGURLU
28.09.2007

         Senem (Emin Kanın hanımı) YILMAZ’ın yıllar önce söylediği bir dörtlük, bulabilirsek veya derleyebilirsek devamı gelecektir.
Derleyen: Ali TERAZİ

At üstünde ekmek verdi geline
Efkârlandım kalıç çaldım elime
İzin ver kardeşim kurban olayım
Aşıp gideyim yaban eline.



              26 Temmuz 2000 yılında Kalaba Topaklı arasındaki karayolunda kullandığı araç ile trafik kazası geçiren Ahmet Terazi’nin vefatı üzerine kardeşi Ali  Terazi tarafından söylenen ağıt.  Ali TERAZİ

AĞABEYİM AHMET’e (1 )

Balıkesir’den telefon ederler,
nedir aslı diye bana sorarlar,
keşke aslı topak boylu anam olaydı,
kara yiğidim başucunda duraydı.

Anadır onada yanardık,

kardeşin kadasını anam alsaydı,
temmuz ayında kar yağdı başa,
nasıl dayanayın büyük kardeşe.

Düğün gününü belirlemiş olmamış,
kardeş bizlere davetiye salmamış,
böyle olaçağını kendiside bilmemiş,
kalabada azrail kardeşe izin vermemiş.

Ne büyük heveslerin var idi,
26 temmuzda dünya bana dargeldi,
iki oğlu birde kızı var idi,
kül oldu yüreğim yanarım kardeşe.

ONSEKİZ AĞUSTOSTA var idi işi,

ağzının içinde sıralı dişi,
koymuşlar tabuta yaralı başı,
yaralı başa can kurban kardeş.

Acele tuttu kardeş işini,

aylar önce gördüydüm karalı düşünü,
Yaşar'ı,Galip'i,Senem'i,Ferhat'ı birde Edip'i,

basarım yaralı bağrıma kardeş diye, diye.

Terazi’m bak ne hale geldim,
Ayten'i sağıma, Gülser'i sol yanıma aldım,
hepsinden fazlada Fatma geline yandım,
Aylin ile Osman'a bakar, bakar ağlarım.

                                                        Ali Terazi
                                                                22Ağustos 2000
                                                       Şereflikoçhisar

  AĞABEYİM AHMET’E (2)

Yiğidin bana var idi sözü,
yatarkan baktım açık sol gözü,
feryat figan eder Türcan kızı,
yanar yüreğim  kardeş diye, diye.

Biri polis biri asker gelmişler,
ikiside babaanneyi sanmışlar,
Abdi'yi geçince hemen bilmişler,
yanar yüreğim kardeş diye, diye.

Bayrak dikip muradını almamış,
Nevşehir’e gidip geri dönmemiş,
acı haberide Şereflikoçhisar’a yollamış,
yanar yüreğim kardeş diye, diye.

Esnafın herzaman acele Olur işi,
daha henüz ELLİBİR İDİ yaşı,
sıkı tutmuş direksiyonu ezilmiş döşü,
yanar yüreğim kardeş diye, diye.

Davetiye gelmiş acı kokuyor,
salacada gözü açık bakıyor,
kardeşler GÖZYAŞI döküyor,
yanar yüreğim kardeş diye, diye.

Kurmuş sofrasını bekler eşini,
kucağında tutaydın yaralı başını,
kara yiğit niye böyle ettin işini,
yanar yüreğim kardeş diye, diye.

Kalleş araç hızlı vurmuş bozmuş yapıyı,
yirmialtı temmuzda kilitlemiş kapıyı,
niye aldın galip oğlan RÜYANDA TAPUYU,
yanar yüreğim kardeş diye, diye.

Temmuz ayında kar yağdı başa,
sabah yedisinde giderdim işe,
TERAZİ’M  bütün emekler gitti boşa,
yanar yüreğim kardeş diye diye.

   AĞABEYİM AHMET'E (3) 

Anamı vermiştim yoluna gada,
doldu taşdı o büyük oda,
bütün dostlar ağladı kardeşe,
yanar yüreğimdE kardeşin koru.

Acele gelsin diye haber yollamışlar,
acılı haberi tezelden ulaştırmışlar,
izmirdeki aysunu hiç düşünmemişler,
yanar yüreğimde kardeşin koru.

Azrail misali yolları gezer,
arkadaşları kabrini kazar,
ölüm meleği gelmiş ferman yazar,
yanar yüreğimde kardeşin koru.

Paşanın tarlaya mezarın kazılır,
gazetelere ahmet ismin yazılır,
korkarım ki kurduğun yuvan bozulur,
yanar yüreğimdE kardeşin koru.

Taksiler dizilmiş düğünmü kurdun,
abdi’nin yoluna göçmü serdin,
babam osmanın yanına niye acele ettin,
yanar yüreğimde kardeşin koru.

Gece yattım uyuyamaz oldum,
gafiller gibi gezer oldum,
terazi’m yaşlı dünyayı çözer oldum,
yanar yüreğimde kardeşin koru.

 

                                              Ali Terazi

                                            23 ağustos 2000

                                            Şereflikoçhisar

 

        AĞABEYİM AHMET'E (4)

Listeleri YAPMIŞIN, DAVETİYELERİ verdik,
otuz ağustos İKBİNDE düğünü kurduk,
çok bekledik belki gelirsin dedik,
yandım kardeş ben sana yandım.

Bayrağın varmış dualarla astık,
ne davul ne çengi hep seni andık,
bütün ailecek karalara bandık,
yandım kardeş ben sana yandım.

Kayınbaba olarak rahmetle adın okundu,
okununca orada bana çok dokundu,
gelin ile damadı aysun resimledi,
yandım kardeş ben sana yandım.

Aylin ile Aysun hep seni andı,
amcam nerede diye Aysun deli divane oldu,
biricik kızın ile annen hep ağladı durdu,
yandım kardeş ben sana yandım.

Otuzbir ağustos perşembe gelini aldık,
pazartesi günü, GÖLE'ye uğurladık,
elimiz koynumuzda öylece kaldık,
yandım kardeş ben sana yandım.

Terazi’m yine azdı yaralarım,
İLAÇLA NE de tuzla geçmiyor yaralarım,
iflah olmaz derindir benim yaralarım,
yandım kardeş ben sana yandım.

                                                 Ali Terazi

                                                4 eylül 2000

                                              Şereflikoçhisar

 

      AĞABEYİM AHMET'E (5) 

Bak yine Emin geldi yetişti,
Aksaray üzerinden kozaklı’ya götürdü,
Kalaba’da gözümü toz duman bürüdü,
Abdi’de kayınbabam imdadıma yetişti.

Abdi Kozaklı yolu bitmez oldu,
Galip oğlan hiç susmaz oldu,
herşeyi bilen Suat terazi oldu,
acılı günler hiç geçmez oldu.

Cuma günü, merkez cami doldu taştı,
Şereflikoçhisarlı dostlar acıma geldi,
musalla taşına büyük kardeş kondu,
karayiğidim paşanın tarlaya defnedildi.

Hiç doymak bilmiyor paşanın tarlası,
genç ihtiyar demiyor azrail belası,
gine bir başka doğdu feleğin güneşi,
doğma güneş doğma yüreğim yaralı.

Terazi’m yine neyledin felek,
pişmiş aşıma su kattın zalım felek,
asumanı, aysunu ve aylini ağlattın felek.
ALPASLANA, OSMANA hiç mi açımadın felek.

 

                                                             Ali Terazi

                                                              9 eylü 2000

                                                              pazartesi

 


ABDİ KÖYÜ VİDEOLARI(2016)
Bugüne Kadar 232383 ziyaretçi (581196 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol